Altın Küre Çelınc



Sibelynka'nın gazına gelip hiç anlamadığı film anlatma işine giren şaşkın blogger modunda hissediyorum kendimi. Film izlemeyi severim. Kırmızı şarabım ve film ikilisini çok severim hatta. Devrim'le en uyuşmadığımız iki konudur belki de bunlar. Devrim şarap içmez ve benim seyrettiğim filmler onu hiç sarmaz.
Son bir kaç yıldır film seyretmek benim özel zamanlarım haline geldi ki fazlasıyla keyif alıyorum bu durumdan. Oytunla Hayat'ta gördüğüm 'Altın Küre Çelınc' olayına da balıklama atladım bu yüzden. Filmleri seyretmek tamam da anlatması nasıl olacak bilemiyorum...

GET OUT
Epey bir zaman önce izledim aslında. Siyahi bir genç Chris'in sevgilisi Rose'un ailesiyle tanışmak için  evlerine gitmesi ile gelişen olayları anlatıyor film.  sevgilisinin ailesinde bir tuhaflık olduğunu sezen Chris bir süre sonra mülkte kalmakta olan siyahi kişilerin bir bir kaybolduğunu öğrenir. Bunun üzerine tuz biber olan şey ise başka bir siyahi adamın kendisine iş işten geçmeden gitmesi yönündeki uyarısı olur. Chris bir şeylerin ters gittiğini sezmeye başladığında kurtulması sandığından çok daha zor olacaktır...
Jordan Peele imzalı korku türündeki yapımın başrollerini Daniel Kaluuya, Allison Williams, Bradley Whitford üstleniyor.



Gerilim dozu iyi bir film bence. Gerilim sevenler için çerezlik diyebiliriz belki. Ne çok korkutuyor, sizi uykulardan ediyor ne de 'öf bu mu' dedirtiyor...aslında ırkçılık olayı var işin içinde ama gerilim olayı bunu baskılamış sanki. En azından benim hafızamda ırkçılık vurgusu pek kalmadı.
Şöyle film hakkında bilgilere baktım bu yazıyı yazmadan önce. Epey hasılat yapmış ve puanları yüksek. Belki de korku türünü ırkçılık konusuyla birleştirmesi getirdi bu beğeniyi. Ama değiğim gibi belki algı belki alışkanlık ırkçılık konusunu daha çok dram türüne yakıştırıyorum ben.    


LADY BİRD


Konusu; Christine McPherson, namıdiğer “Uğur Böceği” son derece sevecen, dik kafalı ve iradeli annesi gibi olmamak için ne kadar uğraşsa da aynı onun gibidir. Uğur Böceği’nin hemşire olan annesi, eşinin işini kaybetmesinden sonra ailesini ayakta tutmak için yorulmak bilmeden çalışmaktadır. Sacramento, California’da 2002 yılında, hızla değişen Amerikan ekonomisinin ortasında geçen Uğur Böceği, bizi şekillendiren ilişkilere, bizi tanımlayan inançlara ve yuva adını verdiğimiz yerin benzersiz güzelliğine etkileyici bir bakış sunuyor.


 Sanırım hepimizin hayatından bir parça bulmam mümkün bu filmde.  Öyle klasik Amarikan rüyası değil film.  Bildiğiniz günlük ev halleri. Yoğun olarak çalışmak zorunda olan bir anne ve zengin hayatına özenen ergen kızı. Anne-kız arasında yaşanan gerilimler, gizlenen sırlar, es geçilen anlar...

Genel olarak genç kızın davranışlarını onaylamasam da (annelik işin içine mi giriyor ne) anne karakterinin bazı tutumları da fazlasıyla sertti. Seyrettiğim her karede kendimi de sorguladım. 2 oğlum var ve zaman zaman onlara davranışlarımı beğenmiyorum. Ne doğru ne yanlış karar veremiyorum azn. Bencil olmak istiyorum....

Sık sık "bizim zamanımızda ergenlik icat olmamıştı" derim ben. Belki de vardı da daha bir baskılanmıştık açığa çıkartamıyorduk kim bilir. Ama şimdiki çocuklar daha rahatlar. Duygularını-isteklerini söyleyebiliyorlar. Hani bencil tarafım baskın olunca sinir bozucu bir durum. Mantığım devreye girince çok memnunum bundan. Ada o kadar olmasa da Deniz bizi zınk diye yerimize oturtur kimi zaman. Öyle net ve kararlıdır. Hayatta ayakları daha sağlam yere basar.

Bence seyredin bu filmi..... 




Yorumlar