Büyücü


Sıkı, duygusuz asker kökenli bir baba ile büyüyen Nicholas Urfe, anne ve babasının uçak kazasında ölmesi ile kendini tamamen akışa bırakır. Oxford mezunu ama hiç bir işin ucundan tutmayan, tutmak istemeyen biri Urfe. Sürekli bunalımlı havada bir entellektüel. Biraz değişiklik olsun biraz da ilişki yaşadığı kızdan uzaklaşmak için Yunanistan'ın bir adasındaki ingilizce öğretmenliği işine girer. Kapalı düzen bir okul, Yunan köyü ve adanın bir başka tarafında ıssız cezbedici bir villa. 

Villada yaşayan Conchis ile tanışır ve hafta sonları orada kalmaya başlar. Garip hikayeler, görünüp kaybolan insanlar. Garip karmaşık bir oyun başlar Urfe için. Tam bir labirent. Kitabı anlatmak çok zor. Çok katmanlı bir oyun söz konusu. Conchis'in amacı ne bir türlü anlamıyor insan. Kitabın sonunda yazar kendi yorumunu yazmış. Kendisi de öğretmenlik yapan Fowles, öğrencilerin "gerçek manasını açıklayın" sorusundan kurtulamamaktan yakınıyor mesela. Tanrı ve özgürlük kavramları üzerinden gidiyor oyun aslında. Ne kadar özgürüz? Tanrı var mı?

Bazen eleştirilerin acımasızlığından yakınıyor Fowles ve "Romanın hangi kuşağın zihnini en çok cezbettiğini ve her zaman esasen yeniyetmelik romanı olarak kalması gerektiğini artık biliyorum. Tek istediğim bütün sanatçıların kendi yaşamlarının kapsamını bütünüyle özgürce düzenlemeleri. Dünyanın geri kalanı kedi kişisel geçmişini sansürleyebilir ve gömebilir'' diyor.

Kitapta Shakespeare’in “Fırtına”sından alıntılar var. Ayrıca Freud, Jung öğretilerine de değiniliyor. Yunan tanrıları da hikayenin içinde bolca yer alıyor. Bu arada Alman işgali ve savaş temaları da kitaba epey bir yerleştirilmiş. 

Yazar kitabı 1950'de yazmaya başlamış ama defalarca metni değiştirmiş. 1966'da yayınlandıktan sonra da yeni düzeltmeler yapmış hatta. Uzun bir kitap ve malesef Ayrıntı yayınlarının puntoları çok küçük. Epey bir zorladı bu yüzden beni.

"Eğer bir insan zekiyse, o zaman elbette ya agnostik ya da ateisttir."

 "Yaşamak, sonu gelmez bir şekilde daha fazlasını istemektir, en kaba saba bakkalından en yüce mistiğine kadar böyledir."

"Esas trajedi buydu. Bir adamın kötü olmaya cesaret etmesi değil, milyonlarca insanın iyi olmaya cesaret edememesiydi.”


Yorumlar

  1. fowles, en sevdiklerimden, bütün romanlarını öğütlerim, bu romanın filmi de var, izlenir ama romanı gibi değil :)

    YanıtlaSil
  2. hmm okumadım şu ana kadar da hiç ilgimi çekmemişti okunabilirr..

    YanıtlaSil
  3. hmm okumadım şu ana kadar da hiç ilgimi çekmemişti okunabilirr..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder