Ağaç Ev Sohbetleri 160

 

Geçen hafta tembellik etmiştim, bilgisayarı açmışken hemen bu haftanın konusuna bakayım dedim. Bu haftanın konusu deeptone'dan gelmiş.


 "Şu anki yaşamınız veya gelecek için kişisel korkularınız nelerdir? Aile veya çevre değil sadece sizi ilgilendiren korkulardan bahsedelim"

 Türkiye'de bu soruya "gelecekten korkmuyorum" diyecek kişi sayısı çok azdır sanırım. Sadece bizden diye konu sınırlanmış olsa da elimde edğil ilk korkum çocuklarımın geleceği. Ada'nın doğum tarihi bu hükümetle aynı. Yani azıcık öngörülü olan bir kesim gibi ben de yıllar içinde bu korkuyla yaşadım ve şimdi had safhada malesef. Hadi es kaza seneye iyi şeyler olsa bile durum öyle ha deyince düzelecek gibi değil.

Neyse. Gelelim benim korkularıma. Şu an için korkum; Valla bu ülkede korkulacak çok şey var. Mesela birkaç yıl oluyor Beyoğlu'nda üniversite öğrencisi bir genç kız yürürken kafasına cafe canı düşmüştü ve ciddi sakatlanmıştı. Saksı, inek, insan düşmüşlüğü de var. Bir seyahat sırasında bindiğiniz otobüse ek şoför vermedikleri için kaza da geçirebilirsiniz, cezası yok nasıl olsa. Ya da biraz fazla konuşup yazarsanız şöyle bir içeri giriverebilirsiniz. Ha sıra benim gibi evdekilere kadar gelir mi hiç belli olmaz.

Aslında genel olarak öyle korkan biri değilimdir. Rahatımdır. Mesela inat etmiştim tarada 2 gece yalnız kalmıştım ki tarla ıssız en yakın köy 5 km uzaklıkta. Bildiğiniz basit bir oda var ve gece çobanlar bazen avcılar dolanıyor. Korku yaşamadım hiç. Ama şehrin içi daha tehlikeli. Bisiklete binerken arabalar sıkıştırıyor. Geçen kamyon yol müsait olduğu halde dibime kadar yanaştı. Kafayı çizen biri yürüyüş yaparken kafanıza sıkabilir ( yaşanmıyor değil, tanımadığı kadına yumruk atanı var, saldıranı var) cezasızlık olduğu için trafik çok tehlikeli. İş makinaları inanılmaz tehlikeli yollarda.

Gelecekten de kişisel öyle belirli bir korkum yok sanırım. Belki elim ayağımda bir sıkıntı olması, kendimi idare edememek olabilir. Evet bunu yaşamak istemem kesinlikle.


Yorumlar

  1. Ülkenin geleceğine dair kuşkularımız ortak. Küçük ve eğitim çağındaki çocukları olan ailelerin gelecek korkusu var tabii. İyi meslek sahibi gençlerin neredeyse hepsi, çocuklarımız yurt dışına çıkmak için fırsat kolluyorlar. Osmanlı'yı yeniden hortlatmaya çalışan bir güruh çıktı şimdi ortaya. Orta Çağa döndürmek istiyorlar memleketi. Türk Rönesans'ı gerçekleşemedi tam manasıyla. Atatürk, padişahın kulu, kölesi konumundan kurtardığı halka altın tepside vatandaşlık bilinci verdi. Oysa, Avrupa bu duruma ne acılar yaşayarak gelmişti. Bu ülkeler tarihlerine bakıp sahip olduklarına sıkı sıkı sarılıyorlar. Hainler, çıkarcılar, işbirlikçiler saf vatandaşlarımızın milli ve dini duygularını istismar ederek kandırıyorlar. Tek yol devrim diyesi geliyor insanın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanlar savaşmadan elde etseler de bu hakları bu kadar rahat kullanırken nasıl beter durumları savunabiliyor anlamıyorum. Hoş kendilerine hak halka kölelikistedikleri. Düşünmeyen, sorgulamayan gençlik hedefi. Başarıyorlar da malesef. Ben çocukların arkadaşlarında bu tarz çocuklara çok denk geldim.

      Sil
  2. ya bisiklet bak ben de yazdığın nedenlerden dolayı bisiklete binemiyorum şehirde, korkuyorum insanlardan :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen korkuyorum ben. Bir de Buca hiç uygun değil. Ama arada gözümü karartıyorum işte

      Sil
  3. Dışarıda olmak başlı başına bir korku kaynağı, ne zaman nasıl şekilde bir kazaya uğrayacağınızı bilemiyorsunuz. Dışarısı cidden tehlikeli. Dolu minibüse trene binseniz taciz hırsızlık korkusu, boş araba bekleseniz geç kalma korkusu, yağmura yakalansanız hasta olur muyum korkusu, arabayı çizerler korkusu... Maaş azsa ay sonunu nasıl getiririm korkusu, kiraya ne kadar zam yapılacak korkusu, asansörde kalır mıyım korkusu, corona korkusu... Yazdıkça yazasım geliyor, roman çıkar bu konudan. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))))) Kadınların büyük derdi taciz.Ada İstanbul'da kapkaç olayını yaşamış biz burda öldük dirildik. Sürekli tembih 20 yaşındaki çocuğa.

      Sil
    2. İzmir'li ilgili son yazını sildin mi yoksa başka bir problem mi var? Göremeyince merak ettim :)

      Sil
  4. Pek çok davranışımızı, korkularımızı sonradan, öğrenme ile kazanıyoruz. Doğuştan kazandığımız iki korku olduğundan söz edilir. Yüksek gürültülerden korkma ve yüksekten düşme korkusu. Bebeklerde bu iki korkuyla sıçrıyorlar, korktuklarını belli ediyorlar.
    Şiddetli yağmurlarda gök gürültüsü düşen yıldırımlar ve çakan şimşekler korkutur beni. Kötü niyetli gerçek psikopatlar da korku yaratır.
    Toplumda son zamanlarda gördüğümüz gözleri öfke ve nefret saçan, her an bir kavgaya hazır tiplerden de ürkmemek elimizde değil.
    Deprem korkusu beni çeşitli önlemler almaya itiyor. Yüksek raflara ağır eşyalar koymuyorum, el feneri bulunduruyorum. Toplum un eğitim düzeyi düştükçe orman kanunları geçerli olmaya başlar diye korkuyorum. Araba bagajlarında her tür kesici araç, sopa ve silah var.
    Huzurlu, barış ve kardeşlik içinde bir toplumu nasıl özlüyorum.
    Sevgiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet insan yüksek gürültüde bir hop eder cidden. Toplumdaki zıvadanadn çıkma ve cezasızlık korkutucu. Biliyorlar ki ceza almayacaklar. Rahatça şiddet uygulanıyor sokaklarda. Giderek kötülüyoruz malesef. Çocuklarımıza bıraktığımız dünyü çok çirkin...

      Sil
  5. Gerçekten ülkemizde yolda yürürken sebepsiz yere yumruk yeme, samuray kılıcı ile öldürülme gibi risklerle karşı karşıyayız. Norvecte yaşayan bir tanıdığımız orada çok sıkıldıgı için ülkemize yerleşmişti. Buradaki harekete 2 yıl dayanabildi. Ülkemizde hayat sürprizlerle dolu,kötü anlamda. Bir dolu trajik film konusu var, neden film yapmıyorlar gerçekten anlamıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Norveç'tekiyle yer değişebilirim. En azından çocukları alsın diyeceğim.

      Sil
    2. Türkiye'de ilk seans NMSM ve peşinden iki korku filmi yaptılar. Bu seri de toplamda 12 fobiye yer verdiler...

      Sil
  6. Yaaa konu çok güzelll ama ben yazamadım. Şu sıralar baya yoğunum hem iş hem de eş konusunda. Biliyorsunuz ki eşim hamile ve bu süreçte çok dikkat etmemiz gerekiyor. O yüzden biraz gerilerde kaldım geç uğruyorum bloglara kızmıyorsunuz değil mi? Gelmiyor uğramıyor sanmayın ben mutlaka gelirim :)

    Blogda şeker bitmişte çaya şeker bulamadım acaba sizde şeker var mı? :) :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tatlı bir telaş sizinkisi. Ne güzel eşinizi önemsiyor ve dikkat ediyorsunuz demek ki. Çoğu erkek pek öyle değildir. Umarım sorunsuz ve keyifli geçiyordur hamilelik.

      Sil
  7. Ah ben çok umutsuz ve karamsarım aslında. Yazmama lazım. Bazen annem kızar bana böyle negatifim, karamsarım diye. O kadar dibe batıyor ki ülke

    YanıtlaSil
  8. Ne yazık ki gelecekten korkmamak mümkün değil hele de çocuklarımız adına. En büyük korkum savaş sanirım ☹️

    YanıtlaSil

Yorum Gönder