Ev, fotoğraf düzenleme, azıcık gezme, tarla işleri derken oscar adayı filmler de izlenmeye devam ediyor. Deniz alıştı bu olaya soruyor geçen gün "film var mı?" diye. Malesef Ada bizimle takılmama döneminde.
Neyse gelelim filmimize. Minari, civcivlerin cinsiyetini belirleyen bir iş yapan karı-kocanın kırsal bölgeye taşınıp çiftlik kurma hikayesini anlatıyor. Jacob, yaptığı işte iyi olmasına karşın kazandığı paraları vakti zamanında daha çok ailesine yedirmiş benim anladığım. Yeni ir başlangıç yapmaya karar verince büyük bir arazi alıyor ve çiftlik kurmaya karar eriyor. Ama bu işe karısı karşı. Bir de kalp sıkıntısı yaşayan oğulları var ve şehre uzak olmak istemiyor bu yüzden. Her ikisi de çalıştığı için büyükanne çocuklara bakmaya geliyor.
Film ailenin kamyon kasasından bozma evde yaşadığı sıkıntıları, kavgalarını, hayat mücadelelerini anlatıyor. Naif, bilindik bir yaşam mücadelesi aslında. Ben filmde en çok anneanne Soonja'yı sevdim. Bizim bildiğimiz nenelerden çok farklı.
Filmin ismi Minari Kore'ye özgü bir bitkiden geliyor. Anneannenin getirdiği tohumlar dere kenarında büyüyorlar. Yeni kurmaya çalıştıkları hayatta kendi ülkelerine özgü bir bitkinin büyümesi, manevi güç oluyor bir yerde.
Farklı bir kültürden değişik bir film.
YanıtlaSilEvet ama bir o kadar da tanıdık aslında.
SilSen de benim gibi anneanneyi sevmişsin. Tepkileri çok hoşuma gitti benim de.
YanıtlaSilSakin huzurlu bir filmdi...
Ben biraz baba karakterine kızsam da (azıcık ama) evek güzeldi film. Ama oscar alacak kadar mı onu bilemiyorum.
Sildaha hiç birini seyretmedim oscar adaylarının...
YanıtlaSilBen bu aralar seviyorum film izlemeyi.
SilGüzel bir yazı, teşekkürler:)
YanıtlaSilTeşekkürler....
Silanneanne bitkisini sevdim, bu filmi daha şimdiden sevdim yani :)
YanıtlaSilSevimli ve sakin bir film.
Sil