Bir garip gün....


Geçtiğimiz cumartesi Sasalı'da bisiklet binme ve ardından Karşıyaka'da  oturan arkadaşlarımızı ziyaret gibi gayet masum ve keyifli bir plan yapmıştık. Öğle gibi evden çıkacaktık ki biraz yağmur atıştırmaya başladı. Yağmur dinince tereddüt etsek de nolcak ki deyip yola çıktık.

Daha bisikletleri arabadan çıkartırken yağmur atıştırmaya başladı. Şeker miyiz eriyecek dimi...tek sorun makinaları çıkarıp fotoğraf çekememek. Ama flamingolar tepemizde uçup durdu...11 km sonra ben şu aşağıdaki kara bulutları çekeyim diye durdum. O ara çalan telefona bakarken Devrim arkamdan "çabuk fırtına geliyor" dedi. Aceleyle makinayı çanasına teperken (ki teptim resmen ve ellerim donmaktan zor hareket ediyordu) saniyeler içinde sağdan sağdan dolu-rüzgar-yağmur karışımı bir şeyler üstümüze yağmaya başladı.  
 Anlatılmaz yaşanır derler ya o hesap. Biiz kalan 10km'yi bu karışımla katettik. Ayrıca karşıdan bizi itekleyen rüzgarı da unutmamak lazım. En az 5km kafamı kaldırmadan, gözümü bile yarım yarım aça aça hızla kattetim. Yağandoludan yüzümün sağ tarafı acıyor, karşıdan rüzgar ilerlemeyi zorlaştırıyor. Fotoğraf için durduğumdan çocuklar da ilerlemişti. Şimşek çaktıkça ben onlara yetişeceğim diye hızlandım. Devrim en arkada artçı niyetine...

 Biz güzergahı bitirdik ama kendimiz de bittik. İliklerimize kadar ıslandık, ayaklarımız ayakkabının içinde yüzüyordu. Donduk. Hızla eve gittik ki sadece ıslanmamışız üzerimize resmen çamur yağmış.


Yine de keyfimizi bozmadık. Yığdık bütün kirlileri gerisin geri arkadaşlara. Eh keyifli sohbet falan derken gecenni 11 buçuğunda artık eve dönelim dedik. Arabayı kat otaparkına parketmiştik. Kapıda 24 saat açık diyordu ama biz ilk kata giriverdik. Orası da migrosun ki 22.30'da kapanır yazıyormuş. Bizim halimiz malum görmedik bile o uyarıyı:)))

Kaldık mı ortada...ve son nokta evimizin anahtarı da arabada. İçeri girmenin hiç yolu yok, kimse kalmazmış. Artık geceyi annemde tamamladık ki bu gün aile tarihimize geçmeyi kesinlikle haketti...

Yorumlar