Okuduklarımdan.....


Son kitap alışverişi ganimetlerimden Altın Kafes. 2003 Nobel Barış Ödülü sahibi Shırın Ebadı tarafından yazılmış öykü İran'da geçiyor. Yazar kendi arkadaş çevresinden bir aileyi kaleme almış ve belli bir dönem İran'ının da çok güzel resmetmiş bence....

"""Ayrı ayrı hepsinin tutkuları, zayıf tarafları olan, yaşadıklarıyla bizlere iran'da son otuz yıl içerisinde olan biteni tüm açıklığı ile anlatan, etten, kemikten gerçek insanlar... -Sigmund Ginzberg- La Republica Gazetisi- Kiraz ağaçlarının gölgesinde geçen miskin yazlar, korsinin etrafında geçen, tereyağlı helvaların tadı ve Avrupai tartışmalar. İşte, Şirin ile Pari'nin aileleri arasında çok değerli bir arkadaşlığın doğmasına vesile olan güzel gelenekler. Ama İslam devrimi birden her şeyi alt üst eder, Pari'nin artık adam olmuş üç erkek kardeşini farklı yollara savurur, onları birbirlerine düşman eder, iki kız arkadaşın hayatlarını büyük tehlikeye atar. Altın Kafes'in gerçek hikayesi, on-yirmi yıl içerisinde, anne babaları çocuklarına, kardeşleri kardeşlere düşman eden, milyonlarca insanın göç etmesine sebep olan tarihi ve siyasi olayların kurbanı olan birçok İranlı ailenin hikayesidir. Bu ailelerin hikayesinin yanı sıra kitapta, monarşinin son günlerinden, Ahmedinejad'ın iktidara gelişine kadar olan dönemdeki tarih de aktarılmıştır. Bir roman kadar derin olan olaylar aynı zamanda yaşanan skandalın bir haykırışı, duyurusudur: Shirin Ebadi'nin kişisel ve meslek hayatı ile ilgili olan Pari'nin ailesinin yaşadığı trajedi, aslında bütün bir halkın trajedisidir"""


Aslında kitabın ismi ipucunu  veriyor. Babası tarafından 4 yıl boyunca tacize uğramış bir kızın hikayesi. Bu durumu bir kriz anında açıklıyor ama kaleme alması için 40 yıl geçmesi gerekiyor.  Olayı açıklamasının ardından yaşadıklarını yazdığı kısımda bir ara kopsam da günün gerçeği olan ve malesef hasır altı edilen bir hikaye. Ve en çarpıcısı da annenin bu durumu görmezden gelebilmesi....

"""Iris sırrını açıkladığında daha 14 yaşındaydı. İki gün sonra babası alnına tabancayı dayayarak intihar etti. Bir kız enstitüsüne gönderilen İris, bir daha asla bu konu hakkında konuşmadı. Ta ki, 40 yıl sonra Yeni Zelandada bir televizyon kanalında ensest üzerine bir program görüp kendi hayat hikâyesini kaleme almaya karar verinceye kadar... Ensest üzerine yazmak ya da konuşmak hâlâ bir tabu olarak görülüyor. Son istatistiklere göre ensest daha yaygın bir hale gelmesine rağmen (sadece İsviçrede 45000 vaka kaydedilmiştir), kurbanları, yaşadıkları acıları ve yüzkarası utançları insanlarla paylaşmaya cesaret edemiyor. Günümüzde bile bir baba işlediği insanlık suçundan habersiz kızına yıllarca tecavüz ediyor ve kimsenin ruhu duymuyor.Iris Galey hayatını kötü bir karabasan gibi etkileyen kirletilmiş çocukluğuna götürüyor bizleri. Çaresizliğini, ümitsizliğini ve sevgisizliğini ışığa tutarak hem hissetmek istiyor, hem de hissettirmek.Iris Galey, 1926 yılında İsviçrede doğdu. 9 yaşında ailece İngiltereye göç ettiklerinde babası onu dört yıl boyunca seks kölesi olarak kullandı. Babasının ölümünden sonra İsviçreye dönerek bir kız enstitüsüne yazıldı. İlk evliliğinde psikolojik tedavi görmek zorunda kaldı. Sonra bir evlilik daha yaptı ve Yeni Zelandaya göç etti. Uzun bir uğraştan sonra ortaya çıkardığı ilk kitabı Babam Öldüğünde Ağlamadım haftalarca kitap listelerini altüst etti. 1990da hayat hikâyesinin devamı olan Ruh Tecavüzcüsü yayımlandı. Iris Galey dünya çapında faaliyetlerini sürdüren Ensest Survivors hareketinin de bir katılımcısıdır."""





Hitler ve yaptıkları ile ilgili o kadar hikaye okuyunca bu kitabı da okumak istedim. Amerikan İstihbarat Örgütü OSS'nin gizli raporunun bir özeti. OSS, 1943 yılında psikanalist Walter C. Langer'dan Hitler hakkında bir rapor hazırlamasını istemiş ve Langer 11 bin sayfalık geniş kapsamlı bir çalışma yapmış. İlginç bir kitap. Ailesi, arkadaşları, kardeşleri ile de görüşülmüş.  Böyle kitaplara her zaman "?" ile bakarım ben. Yanlı çalışılmış olabilir sonuçta. Ama yine de Hitler'i ucundan kıyısından tanımak için okunmalı derim....

Yorumlar

  1. son ikisini okumuştum.ikinci sinirlerimi bozmuştu.hitlere gelince adam aslında cidden bir muamma.güzel sanatlar akedemisine kabul edilseymiş bugün belkide sanatçı kimliği ile tanıyacaktık onu :)

    YanıtlaSil
  2. Sinir bozucu ve gerçek malesef......
    Hitler benim hep ilgimi çeken bir karakter oldu. Böyle katliam yapan biri nasıl bir psikolojidedir??? Aslında oldukça vasat, zayıf bir kişilik ortamın müsait olmasıyla belki de bu hale gelmiş. Hasta bir adammış zaten..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder