Kuru Beyaz Bir Mevsim

Son zamanlarda okuduğum en güzel kitaplardan biri Kuru Beyaz Bir Mevsim. Afrika'daki ırçılık o kadar güzel anlatılmış ki adeta kitap okumuyorsunuz seyrediyorsunuz her şeyi. Ben kitabın diline açıkcası hayran kaldım. Anlatımın duruluğu, etkileyiciliği, vurgular....

Bir tanıdığımın kütüphanesinde başka kitaba bakarken tesadüfen görmüştüm bu kitabı. Konusu ilgimi çekince alıp okuyayım demiştim. Brink, Güney Afrikalı bir yazar ve  okuma şenliği için de uygun düştü. İlk fırsatta Andre Brink'in başka bir kitabını daha okumayı planlıyorum.

Kitabın konusuna gelince; Kendi halinde sıradan bir öğretmen olan Ben Du Toit'in hayatı, okulundaki hademenin oğlunun bir gösteri sırasında gözaltına alınması ve aylar sonra öldüğünü öğrenmeleri ile değişiyor. Toit, ilk kez ırkçılık kavramı ile karşı karşıyadır ve tanıdığı birinin başına gelenler karşısında kayıtsız kalamaz....Ortam öyle ki bırakın zenci bir hademeye yardım etmeyi onunla yan yana oturmanız, elini sıkmanız bile dışlanmanız için yeterli bir neden...Aslında tam tersi de var. Bir beyaz da zencilerin arasına karışamaz... 

"Gittiklerinde oğlum Robert çok kötüydü. Jonathan öldükten sonra en büyük çocuğum odur. Çok öfkeli, Patron. Polisin babasını götürdüğünü gören bir çocuk bunu unutmaz."

"Eğer insan içini temizleyecek kadar gülemezse, eğer dünyanın canı cehenneme diyemiyorsa işin bitiktir"

" Biz bir evde yaşadık, onlar çatısında kayalar onlan toprak kulübelerde. Onlar bizim eski elbiselerimizi giydiler. Onlar arka kapıyı çalmak zorundaydılar. Onlar soframızı kurdular, çocuklarımızı yetiştirdiler, tuvaletlerimizi temizlediler, bizlere Patron ve Sahip diye seslendiler. Biz onlara baktık, hizmetlerini değerlendirdik, İncil'i öğrettik ve yaşamlarının güç olduğunu bilerek yardım ettik onlara. Ama 'biz' ve 'onlar' konusu sürdü gitti."




Kitabın 1989 yılında filmi de çekilmiş....Bulup bunu da seyretmeyi planlıyorum.

Yorumlar