Ağaç Ev Sohbetleri 156


 Ağaç Ev Sohbetleri 3 yılını doldurmuş. Ben mümkün olduğunda takip etmeye çalıştım bu sohbetleri ama yazmaya başlamam çok yeni. Umarım daha uzun yıllar devam eder. Bu haftaki konu sevgili Kaplan Diary'den gelmiş. Çok güncel ve bir o kaar hayati bir konu seçmiş.

"Çevreyi kirleten, doğayı tahrip eden ve canlıların yaşamını tehlikeye sokan işletmelerin faaliyetleri hakkında ne düşünüyorsunuz?"

Yakın zamanda yaşanılabilir başka gezegenler bulma konusuna ucundan değinmiştik hani. İşte konunu bir ucu da bu. Bugün yaşadığımız doğayı bir güzel kirletiyoruz. Güya ekonomimize katkı sağlayacak koca koca işletmeler kurup, o işletmelerde gerekli çevre düzenlemelerini yapmadan çalıştırıyoruz. O bölgedeki hava, toprak, suhepsi kirleniyor. Sudan içen hayvan zehirleniyor, hayvanı yiyen insan zehirleniyor, toprağa ektiğimiz ekin kirleniyor. Biz kirleniyoruz. daha doğmamış çocuklar bile. 

Kirlilik günümüzde öyle bir hale geldi ki anne karnındaki bebekleri saran plesentada ilk kez mikroplastik parçacıklarına ranstlandı. Sanırım ülkemizdeki en büyük sıkıntı bu hükümetin sürekli verdiği maden ruhsatları. İşin görünen yüzünde ciddi bir ağaç kıyımı var. Teeee ilkokulda öğrenmiştik ormanlarımız dünyanın akciğeriydi. O ciğerleri bir güzel yakıp kesiyoruz. Kazdağları, Karadeniz İkizdere mesela. Son birkaç yıldır ciddi biçimde ağaç kesildi. Bir de çıkarılan maden, siyanür kullanımı, bu siyanür havuzlarının toprağa/suya karışması. En son Erzincan İliç'te yaşandı. Çevrecilerin ciddi tepkisine neden oldu. Ceza yazılıp geçildi (o ceza tahsil edildi mi bilinmez) 

HES'ler var bir de. Köylülerin su kaynaklarını kesiyor, tarım bitiyor yine doğa bitiriliyor. Atıkların doğru bertaraf edilmemesi. Mesela yıllardır davalık bir konu var. Gaziemir'de bir araziye radyanson atık gömülmüş. Hala duruyor ve toprağı belki suyu kirletmeyi sürdürüyor. Daha geçen yaz yaşadık müsilaj olayını. Bunun nedeni de kirlilik. Bir de Şırnak'ta uzun süredir devam eden ağaç kesimi var. Kesim değil de kıyım mı demeli acaba? Bölge Kürt bölgesi deyi belki belli bir kesim hiç sesini bile çıkartmıyor. Ama kesilen ağaç, giden ormanlar.

İş illa ki en başka hükümetlerin doğru bir politika geliştirmesinde bitiyor. Çevre taraftarı düzenlemeler yapılıp, kurallara uymayan işletmelere caydırıcı cezalar vermek ve uygulamak şart. Bunun için yandaş işletme kavramı tarihe gömülmeli ki ne derece mümkün bilemiyorum. 

İnsanların bilinçlenmesi gerekiyor. Artık çok kişi kendini kurtarmak derdinde. O kirlilik kaynağından bir biçimde kar elde etmişse ses çıkartmıyor. Ya da kendine dokunmuyorsa kirlilik umursamıyor. Zaten en başka kendi kapısının önünü süpürmek deyimi vardır ya; Atık pili çöpe atmamak, geri dönüşümü ayrıştırmak, yanık yağı kanalizasyona atmamak...basit yapılabilir önlemleri kaç kişi alıyor acaba? 

Bir de "ben ne uğraşacağım, şimdi tepki göstersem başım belaya girer, yapsın birileri" diyenler var. İnanılmaz bir bencillik var insanlarda. Bakıyorsunuz sosyal medyaya ortalık günlük güneşlik. Oysa Şırnak'ta ağaçlar yık yere kesiliyor, İliç'te çok ciddi kirlilik var, Salda kuruma tehlikesi altında, Gölmarmara kurudu, tarla oldu, Kazdağları çöl olmak üzere, Karadeniz hem erezyonla mücadele ediyor, suları HES'le bitiriliyor, müsilaj her an kapıyı çalabilir, tatil yörelerindeki yangınlar ayrı bir konu. Göller bölgesinde kaç göl kaldı acaba? Konya ovasındaki dev obruklar (yanlış sulama), nükleer santral yapma girişimi ile neler olacak belli değil, Sao Paulo gemisi yolda geliyor. Aliağa'da sökülecek ve büyük ihtimalle deniz hava bitecek. 

Bunlar ilk anda aklıma gelenler. Mevcut hükümetin desteklediği belki gelenlerin de destekleyeceği kirlilik kaynakları. İşte bir biçimde insanlar artık tepki koymalı ya nasıl olacak bilmem...

Yorumlar

  1. Pil ve yanık yağları biriktiriyorum ben. Fransa'da biriktirilen yağların değerlendirildiği ayrı olarak toplandığı kalmış aklımda. Pet şişeye biriktirdiğim yağı çöpe yollarken hep o gelir aklıma. Ama en azından denize gitmiyor diye sevinirim. Marmara'da ortaya çıkan müsilaj denizi çepeçevre saran milyonlarca insanın ayıbı. Marmara denizine bu kötülüğü hep birlikte yapıyor olmamız çok acı. Temizlik cihazları olsa, her binanın kanalizasyona bağlanan kısmına takılsa. Daha baştan arıtma yapılsa ne güzel olurdu. Arabaların eksozlarıyla da toplu katliam yapılıyor bir de. Kirliliğin önüne geçmek için uluslararası anlaşmalar yapıldı. Türkiye bu anlaşmalara imza attı diye biliyorum ama, aması var işte. 25 kuruşu poşete vermek doğal hale geldi... Sao Paulo haberini de senden öğrendim. Bir kaç makale okudum şimdi. Canım nasıl sıkıldı anlatamam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye anlaşmalara imza atıyor ama uygumıyor. Hep bir açık kapı bulup kaçıyorlar

      Sil
  2. "İş illa ki en başka hükümetlerin doğru bir politika geliştirmesinde bitiyor." Yurtdışından aşırma da olsa güzel çevre politikalarımız var. Yani kâğıt üzerinde gayet iyiyiz:) Ancak mevcut kanun ve yönetmeliklere uyulmuyor. Gerektiğinde özel yasalar çıkarılıp mevzuatta delikler açılıyor. Anayasayı yok sayan bir hükümet dünyanın en gelişmiş çevre politikasına sahip olsa ona bağlı kalır mı? Sorun çıkar uğruna yasaların maymuna çevrilmesi, hükümetlerin politika anlayışı bu.
    "İnsanların bilinçlenmesi gerekiyor." Evet, ama nasıl. Her aile çocuklarına çevre bilinci verebilecek düzeyde değil, hatta bu bilinci verecek aile sayısı ihmal edilecek kadar azdır. Toplumu oluşturan tüm bireylere okullarda eğitim verilir. Söz konusu eğitim belli bir seviyeye kadar zorunlu tutulmuştur. Devlet vatandaşı çevre konusunda bilinçlendirerek ülkesine sahip çıkmayı bu kurumlarda öğretmelidir. Bu yeterince yapılıyor mu, hayır. Hadi diyelim yapıldı yeter mi? Hayır, devletin bir diğer görevi denetlemedir. Çevreye zarar veren tüm etkinlikleri, işletme ve yatırımları ilk aşamadan itibaren kontrol altında tutmalıdır. Çevreye en ufak zarar getiren bütün faaliyetlere ÇED raporu istenmeli ve rapor her yönüyle ihtiyaca cevap vermelidir. Eğer çevre bakımından gerekli önlemler yetersiz görülürse, bu proje, yatırım, işletme her neyse iptal edilmelidir. Bakıyorsun en şahane doğal güzelliğe sahip orman içinde bir koya ÇED raporu gerekli değildir diye karar veriliyor. Proje çevreye zarar vermiyorsa bile inşaat ve işletme aşamalarında sürekli denetime tabi tutulmalıdır.
    "ben ne uğraşacağım, şimdi tepki göstersem başım belaya girer, yapsın birileri" Evet, ülkede hemen her vatandaşın gerçek duygusu budur. Korku iklimi süren bir ülkede yaşıyoruz. En küçük tepki göstermeye kalkan olursa ya terörist ya da fetöcü oluyor. Belki sade vatandaşın maddi bir kaybı olmuyor ama onun sesi yeterli değil. Bu konuda ses getiren bir eyleme destek vermeye kalkan varlıklı kişilerin malına mülküne çökülüyor. Kısacası ülke yönetimi mafyaya teslim edilmiş durumda. Her şey bir sır perdesi arkasında, gerçek nedir göremiyoruz. Osman Kavala, işin iç yüzünü tam bilemiyoruz, ancak gezi eylemlerine destek verdiği için yıllardan beri hapis yatıyorsa başka söze ne gerek var.
    Çözüm mü? Çözüm yok ufukta. Yeni bir Atatürk gerek. Atatürk gibileri de öyle çakma demokrasilerle iktidara falan gelmez. Deniz Gezmiş'leri anayım. Tek yol devrim diyorlardı. Bence de sistemin devrilmesinin başka yolu yok. Demokrasi geri kalmış toplumlarda en büyük kandırmaca. Beni gelsinler darbecilikle suçlasınlar, evet darbeciyim. Padişahlık rejimine karşı yapılan her türlü darbenin arkasındayım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadece işe yarar politikalar geliştirilmesi yetmiyor, uygulama da olmalı. Yandaş olayı varken bunun imkansız olduğunu düşünüyorum orası başka.
      Çevre bilincinin doğal olması gerektiğini düşünmüşümdür hep. Tamam eğitim de olmalı ama insanın içinde yoksa bir işe yaramaz. Yani elindeki çöpü çöpe atmak, piknik yaptığın yerde çöp bırakmamak bunlar içten gelen davranışlar olmalı sanki.
      Şu günkü siyasi ortamda insanların bir şeyler yapabilmesi çok zor. Ama bir birlik olmalı artık. O kadar çok şey kaybediyoruz ki ve kayıp o kadar hızlandı ki. Muhalefet desen muhalefet değil. Gün toplantısı yapıyorlar resmen. Oysa bunca şey olurken çık git tepki göster.

      Sil
  3. valla ağaç kesimi bana korkunç geliyor yaa bir de avrupanın çöpünün bize gelmesi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi de çok fena. Bildiklerimiz bilmediğimiz ne çöpleryığılıyor acaba?

      Sil
  4. Çok iyi bir yazı olmuş. İnsanın canı sıkılıyor bunları düşününce ama sizin de yazınızda bahsettiğiniz gibi günlük güneşlik hayatlarımıza dönüyoruz hep.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Malesef. Bunarın diyen ben de sabah yürüyüşümü yapıp, akşama ne yapsam derdindeyim. Hafta sonu denize gidebilsem mesela.

      Sil
  5. Malesef. Sadece kendi kabuğuna çekilmek de değil çevre anlamında kişisel çaba da yok artık

    YanıtlaSil
  6. Bizim evin onündeki dereye biri yağ gibi bir şey dökmüş belki çim bicme makinelerindendi bilmiyorum, belediye evleri dolaşıp sordu. Doğa bizim değil yarınki nesillerin ama bunu düşünen az ne yazık ki.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder